31 Mayıs 2011 Salı
Bilişim Sektörü Satış Kanalları
SY
Markalar kendisini doğru temsil eden, mal ve hizmetlerini kesintisiz sahaya sunan, yeni ürün ve eğilimlere hızlı uyum sağlayan bir kanal yapısı kurmaya çalışırlar. Kanal üyeleri ise, ürün ve hizmetlerini sunduğu şirketin ticari olarak kendisine kar sağlayacağına, istikrarına, markasına, teknolojik, organizasyonel ve yatırım gücüne güvenmekle başlamak ister işe.
Dağıtımını yaptığı markanın verdiği destek, büyüme ve gelişimine sağladığı katkı, artı değer yarattığında göreceği takdir ve karşılık, ilişkide açık ve dürüst olmak uzun soluklu ilişkileri tesis eder.
Bilişim sektöründe de kanalın ve etkin bir kanal yönetiminin önemi çok fazla. Son on yılda bilişim sektörünün kanal yapısında önemli değişimler yaşandı. Katmanların azalması sonucunda mağazacılık ve çevrimiçi satış kanalları gelişti. Özellikle bireysel tüketicilerin neredeyse tamamının gereksinimlerini bu yeni kanallar karşılamaya başladı. Bundan on yıl önceki bayilik kavramı da ister istemez değişime uğradı. Klasik anlamdaki bayiler bir tercih yapmak zorunda kaldılar; ya mağazalaştılar ya da çözüm sunan yapılar haline gelmeye başladılar.
Son 10 senede çok şey değişti
Bundan 10 sene öncesine göre teknolojilerdeki hızlı değişim, ürün ömürlerinin kısalması, internet ve 3G ile mobilitenin yaygınlaşması, teknoloji marketlerinin sunduğu olanaklar, perakendecilik alanındaki gelişmeler satın alma süreçlerini ve kanal yapılarını etkiledi. İnternet, üzerinden yapılan satışların sınırları ortadan kaldırmasıyla, güvenli ödeme sistemlerinin de geliştirilmesiyle toplam içindeki payını büyüttü. “Yıllar öncesine kadar bizim sektörümüzde kanal yapısı tamamen bilgisayar şirketlerinden oluşurken yakın geçmişten itibaren bu sektöre zincir yapısına sahip teknoloji marketleri de dahil oldu” diyen Eset Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Alev Akkoyunlu haklı. Akkoyunlu, teknoloji marketlerinin baskın rekabet stratejilerine karşın bilgisayar şirketlerinin maalesef güçlükle eski eğilimlerini sürdürmeye çalıştıklarını söylüyor. Yine de teknoloji mağazalarının her yere mağaza yatırımı yapma maliyetlerinin yüksek olması ve halkın geleneksel alışveriş alışkanlıklarını bırakamaması nedeniyle bayiler üzerinden satın alma alışkanlıkları pazarın yüzde 75’ini oluşturuyor. Akkoyunlu, “Yeni nesil bayilerimiz artık ürün stoğunu optimum seviyede tutmayı hedefliyor. Tedarikçilerin B2B yapısına daha elverişli olması sebebiyle de ölü stok tutma riskini de minimize edebiliyor. Bayiler arasında özel konular üzerine uzmanlaşma da son dönemin rekabet koşullarına karşı alınan önlemlerin başında geliyor” diyor.
Yeni ve alternatif kanallar
Tüketici ihtiyaçlarının ve eğilimlerinin değişmesi de kanalı etkiliyor. Bu konuda TNB Pazarlama Müdürü Gamze Akın’a sözü verelim. Akın, mobil teknolojilerdeki gelişme ve artışa paralel olarak, özellikle dizüstü bilgisayarlara olan talebin artması ile birlikte, farklı ihtiyaçları olan tüketici kitlelerinin oluşmasının, yeni alternatif kanalların ortaya çıkmasına sebep olduğu görüşünde. Akın’a göre, bayi ve perakende satış kanallarına ilave olarak e-ticaretteki artış, telekom şirketlerinin satış kampanyaları ve yeni diğer alternatif kanallar, pazardaki satış noktası çeşitliliği sağlamakta ve satış kanallarını yaygınlaştırmakta. Bayi ve perakende kanalının yanı sıra KDT adı verilen ve kredi kartsız alışveriş olanağı sunan ‘Karışık Dayanıklı Tüketim’ kanalı, özellikle ev hanımları için cazip bir seçenek olarak ön plana çıkıyor. Ayrıca telekom alanındaki kampanyalarda gerçekleştirilen satışlar da alternatif bir kanal oluşturuyor.
Karel Pazarlama Direktörü Nurşen Yıldırım’a göre de blog ve portallar üzerinden direkt ve endirekt pazarlama aktiviteleri yapılmaya başlandı. Bunlar satış kararı üzerinde gün geçtikçe daha etkili oluyor. 3G ile birlikte mobil satış aktiviteleri de bunu destekliyor. Ancak verinin kontrolünün zor olduğu internet dünyasında, bilgi kaynağının yanlı, bilginin doğru olmama ihtimali tüketiciyi yanlış seçimlere yönlendirme ihtimalini de güçlendiriyor. Son yıllarda küresel ve yerel teknoloji marketlerinin yaygınlaşması, rekabet içindeki bu marketlerin aynı kategoride çeşitli ürünleri, cazip koşullarla sunması da değişimi destekliyor. Bir diğer kanal ise bilişim markalarının kendi perakende zincirlerini oluşturmaları. Bu hem müşteri sadakati yaratmak hem de ürün ve hizmetleri müşterinin ayağına götürerek avantaj yaratmak adına yapılıyor. Başta operatör şirketler bu kanalı yoğun kullanıyor. Öte yandan çapraz pazarlama aktiviteleri ile farklı ürün grupları için farklı kanalların ortak paketler hazırlaması yapısal olarak değişimi tetikleyen bir diğer unsur.
Şu sıralar mağazacılığın belli bir aşamaya geldiğini düşünen DataStar Genel Müdürü Mehmet Kaplan, yabancı mağaza zincirlerinin de pazara girdiğini belirtirken, “İçinde bulunduğumuz dönemde ve önümüzdeki birkaç yıl içinde ise diğer yapı da oturacak. Yani artık sadece kutu satan bir bayinin ayakta kalması mümkün değil. Bir değer katması, çözüm sunması, uzmanlaşması gerekiyor.
Özellikle Anadolu’da küçük ölçekli şirketlere çözüm sunan bu tür yapılara ülkemizin ciddi ihtiyacı var. KOBİ’lerin bilişim teknolojilerini daha efektif kullanmaları için, onlara çözüm ve hizmet sunacak bu çözüm ortaklarının oluşması ve gelişmesi gerekiyor. Özetle internet ve mağazacılık kanal yapısını şekillendiren en önemli etmenler. Önümüzdeki dönemde de bu iki unsur yapının şekillenmesinde etkin olacak” dedi.
Oracle Türkiye ve Orta Asya Bölgesi İş Ortakları Müdürü Pınar Rua Aksu uzmanlaşmanın önemine dikkat çekiyor. Piyasaya sunulan ürünlerin çoğalması ve projelerin kompleks hale gelmesiyle birlikte müşterilerin artık uzmanlıklara daha çok önem vermeye başladığına değinen Aksu, bu uzmanlıkların da kurum tarafından tescillenmesinin önemli hale geldiğini belirtti.
Her kanalın yapısını analiz edip o kanalın müşterisine göre ürün sunmak
Eset’ten Alev Akkoyunlu bu konuda şu noktaları vurguluyor: “Öncelikle eğilimleri yakından takip etmek gerekiyor. Yeniliklere açık olup ve çabuk uyum sağlayabilecek yönetim yapısını tercih etmek gerekiyor. Örneğin kanala sunacağınız yeni bir kampanyanın kararını almak çok uzun sürmemeli, bu süre içerisinde pazarın çakıl taşları yerinden oynamış, bu süreden önceki ihtiyaç artık ihtiyaç olmaktan çıkmış olabilir. Etkin yönetimi sağlamak için daha öncede söylediğim gibi iletişim gerçekten çok önemli. Hem ekibinizle hem kanalınızla sürekli iletişim halinde olmanız gerekiyor, eleştiriler dikkate alınıp önlemler alınmalı. Dönemsel performans değerlendirmeleri yapılmalı ve bu değerlendirmeler bir sonraki dönemin aktivitelerine yansımalı.” Karel’den Nurşen Yıldırım ise, bilişim sektörünün diğer sektörlere göre önemli bir farklılığının satın alma sürecinde danışmanlık ve satış sonrası destek ihtiyacının olmasını gösteriyor. Bu satın alma biçimi değişse de konvansiyonel dağıtım kanallarının önemini korumasını sağlıyor, hatta çok daha önemli hale getiriyor. Ancak buradaki kritik nokta, bu kanalların kendi değişim ve dönüşümünü gerçekleştirmiş olmaları gerekliliği. TNB Pazarlama Müdürü Gamze Akın’a göre, pazar gerçekleri doğrultusunda hareket ederek ve tüketici ihtiyaçlarını doğru analiz ederek, şirketler doğru tüketiciye doğru kanal vasıtasıyla ulaşmayı hedeflediklerinde başarı şansı artacak. Doğru ve günün koşullarına uygun finans yönetimi bunun metodlarında da uzmanlaşmak şirketlere çok şey katacak. Her kanalın yapısını analiz edip o kanalın müşterisine göre ürün sunmak önemli.
Kanal yönetimine mobil teknolojinin fırsatlarını eklemlemek
Farklı tüketici ihtiyaçlarına yanıt veren kanal alternatifleri için doğru ürün ve finansal çözüm seçeneklerinin sağlanması, kanalların daha rahat yönetimini sağlayacak ve dönemsel verilerin doğru analizi ile ortaya çıkan sonuçlara göre aksiyonlar sağlanması kanal yönetimini etkin kılacaktır. Diğer önemli konu ise eğitim, kanalı doğru bilgilerle beslemek eğilimlere ve teknolojinin gelişimine göre yönlendirmek. Turkcell Genel Müdür Yardımcısı Hulusi Acar, dünyadaki eğilimin mağazaların birer nesnelerin sunum-nesne alanı olarak değil, tüm duyulara hitap eden bir deneyim merkezi olması yönünde ilerlemesi olduğunu ifade etti. Piyasayı bölgesel ve ulusal arz talep dengelerini doğru analiz etmek gerekiyor. Bunun yanı sıra kanal yönetimine, mobil teknolojinin sunduğu fırsatları doğru bir şekilde eklemleyerek hem daha verimli çalışmak hem de maliyetleri düşürmek mümkün.
Şirketler değişim rüzgarında savrulmamak için neler yapmalı?
Peki şirketler kanal yapısı ve kanal yönetimi anlayışları değişirken nelere dikkat etmeli? DataStar Genel Müdürü Mehmet Kaplan, kanal yapısındaki değişikliklere karşı ürün sağlayıcı şirketler de kendilerini yenilemek zorunda oldukları görüşünde. Artık arz eden taraf değil, taleplere yanıt veren olmaları gerekli. Zihniyet değişimi çok önemli. Çünkü artık kanalı da tüketiciler yönlendiriyor. 1990’lı yıllarda ve 2000’li yılların başında ‘bana iyi bir bilgisayar ver’ diyen müşteri kitlesi vardı. Şimdi ise ‘bana şu özelliklerde ve şu fiyatlarda ürün ver’ diyen daha bilinçli bir müşteri kitlesi ile karşı karşıyayız. Kanal da şirketler de arz yerine talebe yönelik iş modeli geliştirmek zorunda. Bireylere kutu satan bir şirket mi olacak; kurumlara çözüm sunan mı? Bu soruya yanıt verdikten sonra bu doğrultuda yapılanılması gerekiyor. Başta internet olmak üzere teknolojiden de maksimum seviyede yararlanılması artık şart. Müşteriyi ve gereksinimlerini iyi tanımak için CRM çözümleri de önemli.
Müşterideki farklılaşma ve uzmanlaşma, kanalı da değişime zorluyor”
TÜBİDER’in başındaki isim olan Erkin Fındık’a kanaldaki değişimi, eğilimleri ve öngörülerini sorduk.
Son dönemde kanal yapısındaki eğilimler neler sizce?
Zincir mağazaların ve büyük e-ticaret sitelerinin yaygınlaşması ile bilişim bayi kanalı için son kullanıcıya ürün satışından neredeyse tamamen çekilmek zorunda kalmış. Bu yeni bir gelişme değil elbette, yıllar süren bir süreç sonunda bu noktaya gelindi. Bilişim bayi kanalı bu durumda KOBİ’lere hizmet ve çözüm sunarak ayakta kalmaya çalışmakta. Bu olumsuzluk az da olsa olumlu sonuçları doğurdu, bunlardan belki de en önemlisi bilişim bayi kanalının sunduğu hizmete bakış açısını değiştirmesi oldu. Bilişim bayi kanalı eskiden ücretsiz olarak verdiği hizmetin bedelini şu anda müşterisine yansıtmak zorunda ve yansıtıyor da. Bu elbette olumlu bir gelişme, hem bu konuda tüketicide yerleşmiş olan bilgi ve hizmete ücret ödenmez algısının düzeltilmesi hem de bayi kanalının hizmetten aldığı bedelin farkına vararak uzmanlaşma yolunu seçmesi açısından. Bilişim bayi kanalı müşterileri portföyünden eksilen son kullanıcıları sayı olarak daha az da olsa KOBİ’ler ile ikame etmek zorunda, bu da belli alanlarda uzmanlaşarak yada spesifik ürün ve hizmetlere yönelerek yapabilir.
Bir metodoloji veya yönetim anlayışı işaret edilebilir mi değişim sürecinde?
Bu konuda belirlenmiş bir metodoloji, teknoloji veya yönetim anlayışını işaret etmek yanlış olur, her şirket kendisine özgü yollar seçiyor. Ancak bilişim bayi kanalına müşterilerine sundukları çözümleri ihtiyaçları doğrultusunda kendilerinin de kullanması tavsiye edilebilir.
Teknoloji şirketleri için kanal yönetimi konusunda doğru adımlar atmak ve etkin yönetimi sağlamak için yapılması ve dikkat edilmesi gerekenler neler?
Teknoloji şirketleri bilişim bayi kanalı ile iş yaparken uzun vadeli planlar yapmak zorunda, dönemsel satış ve kar raporlarının en önemli kriter olduğu bir organizasyonun bilişim bayi kanalı ile müşteri sadakati yaratacak bir ilişki gerçekleştirmesi çok zor. Böyle bir ilişki ancak teknoloji şirketlerinin bayi kanalının daha rahat iş yapmasını sağlaması ve hizmet üretmesinin önünü açıcı girişimlerde bulunmasıyla mümkün. Satış sonrası hizmetler bu bayi kanalının en önemli sıkıntılarından biri. Bir de her üründe yaşanabilen garanti koşullarında yapılan arıza tamir süresinin uzaması sorunu var. Bu sorunla karşılaşan bayiler yeni bir ürün daha alarak müşterilerinin sıkıntısını gidermek zorunda kalıyor, böylece kısıtlı olan kaynaklarını kullanmak zorunda kalarak sıkıntıya girebiliyorlar. Bu tarz problemlerin yol açtığı kayıp ürün karı ile oranlanamayacak kadar büyük. Önemli olan noktalardan birinin bu olduğu kanısındayız.
Peki karlılık noktasında neler söyleyeceksiniz?
Bayi kanalı müşteri kaybı yaşamamak için kar edemediği ürünleri satmak zorunda kalıyor. Bayi kanalı müşterisine hizmet verirken bazen zincir mağazalardan ürün tedarik etmek zorunda kalabiliyor, çünkü tedarikçisinin verdiği fiyat ile satış yapması durumunda hizmet+ürün olarak verdiği teklifte rekabet edemiyor. Bilişim bayi kanalı 10 yıl önce verdiği hizmetin bedelini ürün karından karşılayabiliyorken, bugün hizmetinin karşılığı aldığı bedel ile ürün satışında yaşanabilecek zararları karşılıyor. Bu noktada bayi kanalının bilgi ve hizmetini sunarken ürün satışını da gönül rahatlığı ile yapmasını sağlayacak teknoloji şirketleri ve markaların, rakiplerinin önüne geçebileceğini düşünüyorum.
Kaynak: http://www.bthaber.com.tr/?p=13560&sayi=SAYI:823
27 Ekim 2010 Çarşamba
AVEA TELPA ile Distribütörlük Anlaşması İmzaladı
Bu anlaşma ile Telpa’nın, Avea SIM Kart, TL Kart ve Sanal Kontörlerinin yanı sıra, Avea’nın müşterilerinin beğenisine sunacağı diğer tüm ürünlerin satış ve dağıtımında Avea Distribütörü olarak hizmet vereceği belirtilen açıklamada, işbirliği kapsamında Samsung markalı cihazların da artık Avea bayilerinde müşterilere sunulacağı kaydedildi.
Avea Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ali Yılmaz, yaptığı değerlendirmede, müşterilere daha iyi hizmet vermek amacıyla sektörün lider markalarıyla işbirlikleri gerçekleştirdiklerini dile getirdi. Yılmaz, şunları ifade etti:
“Bu anlamda, sektörde en yaygın satış ağı, en hızlı ve en kaliteli teknik servis ağına sahip olan Telpa ile distribütörlük anlaşmasına varmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Bu sayede Samsung markalı cihazların Avea bayilerinde satılacak olması da satış kanallarımız ve abonelerimiz için yeni fırsatlar yaratacak. Bu anlaşmanın, Avea ürünlerini satan tüm satış noktalarının rekabet gücüne güç katacağına, bütün bu rekabet ortamında kazananın tüketiciler olacağına inanıyoruz. Avea’nın dağıtım ağı Telpa işbirliği ile artık çok daha kuvvetli.”
Telpa Yönetim Kurulu Başkanı Sabahattin Yaman ise yenilikçi çözümler ve katma değerli hizmet anlayışı ile bugüne kadar iş ortaklarını başarıya taşıdıklarını belirterek, “Önümüzdeki dönemde Avea ve Samsung’dan aldığımız büyük gücü, Telpa’nın satış ve pazarlama tecrübesi ile birleştirerek bu sinerjiyi Avea ve Samsung’un gelişimi için kullanacağız. Bunu yaparken de GSM sektöründe güvenilir, yenilikçi ve farklılık yaratan çözümler üreterek, tüketici ihtiyaçlarını en doğru ve en hızlı şekilde karşılayacağız. Çok çeşitli tüketici ihtiyaçlarına yanıt veren geniş yelpazedeki Samsung cihazlarımızı tüketicilerimize Avea bayileri aracılığıyla ulaştıracak olmaktan memnuniyet duyuyoruz” görüşlerini aktardı.
Samsung Electronics Cep Telefonları Genel Müdürü Selçuk Mirza da Avea ve Telpa arasında gerçekleştirilen distribütörlük anlaşmasının hem Samsung Electronics hem de sektör için pozitif bir gelişme olduğunu vurguladı.
Kaynak:
http://www.milliyet.com.tr/avea-telpa-ile-distributorluk-anlasmasi-yapti/ekonomi/sondakika/06.10.2010/1298072/default.htm
5 Şubat 2010 Cuma
Yeni Perakende Yasası Neler Getirecek

Yasanın Getirecekleri
AVM ve hipermarketlerin kurulacağı adrese yerel komisyonlar karar verecek. Çalışma saatlerini belediyeler belirleyecek.
Raf ömrü bir yılı geçen ürünler için ödemelerin uzun vadeye yayılmasının önüne geçilerek esnafın sorunu ortadan kaldırılacak.
Tüketicinin çok uğradığı raflardan ekstra kiralar denetlenecek.
Küçük süpermarketlere otopark zorunluluğu getirilecek
AVM'ler için nüfus, şehrin altyapısı, trafik ve çevre dikkate alınacak.
Perakende Yasası KOBİ’leri olumsuz etkiler enflasyonu artırır
Perakende sektörünü yakından ilgilendiren ‘Alışveriş Merkezleri ve Büyük Mağazalar Yasa Tasarısı’na Alman market zinciri Metro’dan eleştiri geldi. Metro Cash&Carry Genel Müdürü Hakan Ergin, tasarıyla private label (market markalı) ürünlere getirilen sınırlamanın küçük ve orta boy işletmeleri (KOBİ)?olumsuz etkileyeceğini söyledi. Küçük marketlere otopark, alışveriş merkezlerine sanat galerisi kurulmasını zorunlu hale getirmek isteyen taslak, ‘private label’ ürünlerin ise toplam cironun yüzde 20’sini aşmamasını istiyor.
Metro Cash&Carry Genel Müdürü Ergin, “Bu sınırlama üreticilerin büyümesini engelleyecek. Bu da perakende sektörü için değil, Türkiye için bir sorun anlamını taşıyor” dedi. Türkiye ve dünyada artık çok daha kaliteli private label üretim yapıldığını kaydeden Ergin, “Bu yasa rekabeti sevmeyen markaları, üreticileri koruma yasası oldu. Fiyatları yüksekte tutma yasası oldu” diye konuştu.
Yasanın bakkalları korumakla ilgili olmadığını söyleyen Ergin, “Perakende Yasası rekabetçi olmayan üreticileri koruma yasasına dönüştü. Bu haliyle enflasyonu artırır” dedi.
Kaynak:
http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2010/01/06/market_yasasi_raftan_indi_konuya_fransiz_kalan_perakendeci_isyanda
http://www.milliyet.com.tr/perakende-yasasi-kobi-leri-olumsuz-etkiler-enflasyonu-artirir/ekonomi/haberdetay/25.01.2010/1190273/default.htm
11 Ocak 2010 Pazartesi
Wal-Marttan yeni bir satış konsepti: "Drive-Thru"

Perakende devi Wal-Mart dağıtım kanallarına yönelik yeni bir iş modeli uygulamaya başladı. "Drive Thru" adlı bu sistemin Amazon ve Best Buy gibi online rakiplere alternatif oluşturması düşünülüyor. Brick&Mortar iş modelinin geleceği ile ilgili daha önce de değinmiştik. Wal-Mart örneği için Referans gazetesinden Nur Demirok'un yazısını incelemenizi tavsiye ediyorum.
SY
Wal-Mart Başkanı Mike Duke'un son atağı perakende dünyasında dikkatleri yine üzerine çekti. Mike Duke, 2010 yılının perakendecilikte bir milat olacağı iddiasında. Bir süre önce önüne gelen rapor internet üzerinden yapılan satışların geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 39 arttığını gösteriyordu. Böylece şubat ayından bu yana yapılan ölçümlerde Wal-Mart'ın asıl rakibinin "Amazon" olduğu ortaya çıktı. Bilindiği gibi Amazon, internet üzerinden satış yapan bir dev.
Wal-Mart'ı rahatsız eden yalnız Amazon değil. Pazar hacmini giderek büyüten "Best Buy" da hızlı rakipler arasına katılmış. Geçen yıl perakendede internet üzerinden alınan ürün adedi ortalama 5.5 olmuş. Bu yıl rakam 8.4'e kadar yükselmiş. Kıyasıya rekabetin sonucunu ise Noel satışları tayin edecek.
İnternetten seç, arabana yükle
"Thanks giving" olarak bilinen "Şükran Günü"nden bu yana Amazon'un satışları Wal Mart'ı neredeyse ikiye katladı. Bunun üzerine Walt-Mart yeni bir uygulamayı devreye soktu. İşin mimarisi internet satışlarından sorumlu CEO Raul Vazquez'e ait. Uygulanan yöntem "drive thru" adını taşıyor ve denenmiş bir alışveriş sistemi. Başta McDonald's olmak üzere büyük fast food zincirleri tarafından kullanılan bir yöntem. Müşteri aracıyla belli bir teslimat noktasına geliyor sipariş ettiği ürünleri sadece üç dakika içinde alıyor.
Wal-Mart uygulamasındaki temel fark şu: Tüketici önce internet üzerinden girdiği sanal markette ürün rafları önünde geziniyor, ürünleri üç boyutlu inceleyebiliyor, gerekli seçimleri yaptıktan sonra bedelini ödüyor. Geriye kalan iş sadece verilen şifreyle gidip malları mağazanın özel kapısından teslim almak.
Uygulamada süre kısıtlaması yok. Teslimat siparişten on beş dakika sonra da olabilir, otuz gün sonra da. İstenirse Amazon örneğinde olduğu gibi "kapıya teslimat" da yapılabiliyor.
Bugün Amerika'da arabadan inmeden ürün almak, mağaza içinde vakit yitirip kasa önlerinde beklemekten çok daha kolay. Üstelik Wal-Mart teslimatta kullandığı tüm paketleme materyalini çevre dostu "eco friendly" etiketli maddelerden üretip müşteriyi bu işe özendiriyor.
Alışveriş yöntemleri değişecek
Sistem Amazon'a rakip olacak gibi görünüyor. Nitekim Wall Street Journal'e göre Wal-Mart'ın yöntemi harika bir fikir. Çünkü günümüzün hızlı yaşamı ve rahatlığıyla birebir örtüşmekte.
Sistemi dizayn eden Raul Vazquez'e göre Wal Mart'ın üstünlüğü verilen siparişin günler sonra değil anında hazır olması. Tüketici cephesinden işin zorluğu bir buçuk milyon ürün arasından doğru olanı seçmek. Wal-Mart bu amaçla görsel farklılıklar yaratmayı ve akıllı asistanlar yardımıyla işi kolaylaştırmayı düşünüyor.
Satışların geneline bakıldığında Wal-Mart 4000'i aşkın mağazasından yılda toplam 420 milyar dolarlık satış yapıyor. Şimdilik bunun yüzde 3'üne denk gelen 12 milyar doları internet üzerinden gerçekleşmiş durumda. Amazon'un yıllık satışı ise 25 milyarı geçmek üzere.
Uygulamadan bu yana iki rakip arasındaki makas giderek kapanıyor. Bu sonuç Wal-Mart için hem zaman hem de personel tasarrufu demek. "Drive thru" sisteminde kargo ücretinin olmaması Amazon'a karşı Wal-Mart'ın en büyük kozu. Gıdadan elektroniğe çeşit bolluğu da cabası.
Aslında yapılan iş perakende sektörünün geleceği ile ilgili. Uzmanlara göre internet kullanımı yaygınlaştıkça fiziki alışveriş azalacak; tüketiciler için mağazalarla ilişki, mal teslimatıyla sınırlı olacak. Wal-Mart açısından bakıldığında tek risk Amazon ve benzeri sanal ticaretçilerin çeşit sayısını artırmaları. Gerçekten de Amazon şimdi kitap, elektronik eşya ve DVD gibi klasik ürünler yanında kozmetik ve doğal ürünleri de portföyüne katmaya hazırlanıyor.
Sonuç olarak Wal-Mart, Amazon'u karşısına alıp yeni bir iş modeli yaratma uğraşısında. Bu modelde ürünlerin rafta teşhir zorunluluğu ortadan kalkacak, maliyetlerde ciddi azalmalar olacak, stoklar minimuma inecek. Dahası, ürün fiyatlarında ciddi indirim yapma olanağı da var. Anlaşılan, mücadeledeki amaç Amazon'la birebir rekabet değil, tüketiciyi yeni bir iş modeline alıştırmak.
Kaynak: http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?YZR_KOD=163&HBR_KOD=134366
22 Aralık 2009 Salı
Dell Türkiye'de Bayi ile Satışı Tercih Etti

SY
Ürün yelpazesini genişleten direkt satış uzmanı Dell, Türkiye'de bayi ve teknoloji mağazaları üzerinden satış yapacak
Direkt satış uzmanı Dell, Türkiye'de ve Ortadoğu'da kanal üzerinden satışta devam edeceğini açıkladı. Özellikle internetten direkt satış ile ABD piyasasında yeni bir model ortaya çıkaran Dell, Türkiye'de direk satış yerine bayi ve teknoloji mağazaları ile dağıtım kanalını tercih ediyor. Ürün yelpazesini genişlettiklerini ifade eden Dell Ortadoğu ve Afrika Tüketici Bölümü Başkan Yardımcısı Amer Husaini "Hafif, taşınabilir Adamo serisi modellerden, Allenvare oyun bilgisayarına kadar her alanda iddialıyız. Perakende pazarı sürekli genişleyen Türkiye'yi yakından takip ediyoruz" diye konuştu. '
Daha önce Dell markasının yaşadığı kötü deneyimleri hatırlattığımız Husaini, Index ile yaptığı görüşmeler hakkında bilgi vermekten kaçınırken dağıtım stratejileriyle ilgili şunları söyledi: "Büyüyen Türkiye'de iş ortaklarımızla birlikte hareket etmek istiyoruz. Index ile görüşmelere devam ettiğimiz için yorum yapamam. Türkiye'de ve sorumlu olduğum bölgede kanalla çalışma konusunda net bir duruşumuz var." Telekom firmalarıyla ortak kampanya konusunda görüşmelere devam ettiklerini kaydeden Dell Ortadoğu ve Afrika Tüketici Bölümü Başkan Yardımcısı Amer Husaini kariyerinde telekom şirketlerinin önemli yerinin olduğunu ve bu konuda tecrübeye sahip olduğunu ifade etti. Husaini "Türkiye'deki tüm operatörlerle görüşme yapıyoruz. Mobilite ve dizüstü konusunda birbirini tamamlayan ürüne ve iletişim çözümüne sahibiz" dedi.
http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2009/12/12/dell_turkiyede_bayi_ile_satisi_tercih_ettik
31 Temmuz 2009 Cuma
Bricks & Mortar'ın Sonu Geldi Mi?
Online satış düşük stoklarla çalışıldığı ve bazen üreticilerin stoklarının kullanıldığı için stok giderlerini ve fiziki bir satış noktasından kaynaklanan diğer tüm giderleri düşürdüğü için ciddi bir alternatif oluşturuyor.

Fiyat avantajını yanına alan online satışlarla olan rekabette Bricks & Mortar’ın vaadi müşteriler için bir alışveriş deneyimi yaratmak. Kitaplarınızı internet üzerinden mi yoksa D&R ya da daha butiği Robinson Cruseo gibi mağazalardan almaktan mı hoşlanırsınız? Ya da Starbucks’ın en sevdiğimiz yanı kahvelerimi yoksa mağaza tasarımları, mobilyaları, içeri girildiğinde alınan kahve kokusu ya da aydınlatması mı?
Bir uzmana göre değer gösteren (value-expressive) ürünler (Vakko, Apple vs..) müşterinin kendini dünyaya tanıtma şeklidir. Bu tip ürünler alım sürecinde kişiselliği yoğun bir karar barındırdığı için internet üzerinden değil de perakende satış noktasından satın alınıyor. Bu durumda dağıtım kanalı tercihini (internet üzerinden, perakende, toptan vs.) ürünün karakteristikleri belirliyor. Somut bir örnek. Müzik endüstrisi büyük bir oranda online satışlara doğru yöneldi ve müzik mağazaları büyük oranda kapandı. Bu sektörde D&R gibi müşteri için deneyim yaratmayan, kişisel tercihlerin manifestosu olmayan markalar dışında varolmak çok zor.
Konu ile ilgili alttaki makaleler oldukça güzel bilgiler içeriyor.
SY
http://www.afterdawn.com/news/archive/16987.cfm
9 Temmuz 2009 Perşembe
HP'nin Dell'e Karşı Perakende Üstünlüğü
Öyle gözüküyor ki, ürün bulunurluğu (HP markalı ürünlerin satıldığı mağaza sayısı Dell’in tam 10 katı) ve müşterilerin ürünleri görüp onlara dokunabildiği "bricks and mortar" satış noktaları HP’ye müşteri kazandırıyor. Bu durumda önümüzdeki yıllarda Dell’i nasıl bir grafik bekliyor. Zira pazar payını geri kazanmak için perakende noktalara yapacağı yatırımlar maliyetlerini arttırıp önemli bir rekabet avantajını kaybetmesine yol açabilir.
S.Y.
Kaynak: http://www.casestudyinc.com/Articles/HP-Dell-retail-channel-strategy.html
2 Temmuz 2009 Perşembe
Satış Noktasında Pazarlama
S.Y
“Tüketicinin marka tercihini en fazla değiştirme konusunda etkili olan alanlar ise Satış Noktaları. Tüketicilerin %74’ü satınalma kararını satış noktasında vermekte. Üstelik kafasında herhangi bir marka olan tüketici dahi, fikrini satış noktasında çok kolaylıkla değiştirebilmekte. Artık markalar arasındaki rekabet Satış Noktası’nda yapılmakta.
POPAI Türkiye Müdürü Volkan Keskinoğlu’na göre tüketici alışkanlıklarındaki değişimi anlamak için tüketici-marka-perakende kültürlerini birlikte düşünmek gerekli. Bunu “3 kültür birliği” olarak tanımlayan Keskinoğlu, “Bu üç kültür, satış noktasında bir araya geliyor. Tüketicinin satınalma noktası dışında aldığı mesajlar ile satınalma noktasında aldığı mesajlar bütünlük oluşturmalı. Yapılan araştırmalar, bu bütünlüğün, tüketicinin satın alma kararında yedi kat artış sağladığını gösteriyor” diye konuşuyor.

Satış noktasında tüketicileri en çok etkileyen faaliyetlerin başında interaktif uygulamalar geliyor. Tüketicilerin bire bir katılım ve etkileşimini hedefleyen bu uygulamalar teknolojik altyapılar ile destekleniyor. İnternet, cep telefonları artık interaktif projelerde hızlı ve yoğun şekilde kullanılıyor. Durağan, klasik satış noktası faaliyetlerinin halen uygulanmalarına karşın, etkilerinin gittikçe azaldığını belirten Blatt, artık tüketicilerin yaşamlarında yer alan yeni ve farklı uygulamalara çok daha süratli cevap verdiğini, özellikle genç jenerasyonun bu konuda son derece katılımcı olduğunu ifade ediyor.
Satış noktası tüm pazarlama yatırımlarının son noktası. Burada satışın gerçekleşip gerçekleşmemesi firmalar için hayati önem taşıyor. Dünya çapında satış noktası faaliyetleri pazarının 50 milyar dolar büyüklüğe ulaştığını tahmin ediliyor. Bu alan, talebin giderek daraldığı, ürün satmanın daha da zor hale geldiği kriz döneminde daha da önemli hale gelecek gibi gözüküyor.

Volkan Keskinoğlu ile yapılan röportajdan notlar:
2 farklı yönü var pazarlamanın. Birincisi; çizgi üstü dediğimiz; TV, basın, dış mekan reklamları. Daha çok reklam ajanslarının hazırladığı iletişim stratejisi içeren kitle iletişim araçlarının kullanıldığı bir alandır. Burada ürün ortaya çıkacağı zaman ürünün kitlelere ulaşacağı kanallar tespit edilir. O kanallara kitleye uygun faaliyetler hazırlanır, uygulanır. Bir de ikincisi; çizgi altı faaliyetleri var. Genelde tüketici ile ürün buluşturulması yani satış faaliyetini içerir. Bunlar anlık veya stratejik olabilir. Çizgi üstünde oluşan ortam, ürünün mesajlarını direkt iletebilecek özelliklere sahip bir ortam. Ancak çizgi altında siz o mesajı iletmeye çalışırsanız karşınıza güçlükler çıkacaktır. Dolayısıyla bizim bu mesajları satış noktalarında da uygulayabilme gibi bir beceriye sahip olabilmemiz lazım. Bir tüketici TV’den bir mesaj alıyorsa bunun aynısını gittiği satış noktasından da almalı. Çünkü mesaj farklı olursa algılama da farklı olur. Buna kavram entegrasyonu diyoruz. Aynı mesajı yukarıya paralel olarak aşağıda da vermek. Entegrasyon olduğu zaman tüketici o ürünü satın alma eğilimi gösterebiliyor. Talep edilirse çizgi ustu çalışmalı da yapıyoruz. Ama ana işimiz bu değil. Biz “hedef kitle nedir” diye soruyoruz. Biz herkese satmak istiyoruz deyince çalışamıyoruz. Çünkü herkese hitap eden bir şeyi üretemezsiniz. Firmanın yukarıdaki konuları tamamıyla çözmüş olması lazım. Çünkü bize bunları bir toplantı ile anlatıyor firma. Bizi bu konuda baştan sona bilgilendiriyor. Bu birinci aşama. İkinci aşama ise satış teşkilatıyla birlikte bize örnekler seçmesini istiyoruz. Örneğin bize A tipi 2 tane bakkal seçin diyoruz. Siz A’yı nasıl görüyorsanız biz de öyle görelim diyoruz. Dolayısıyla satış ekipleriyle sahaya çıkıyoruz. Onlarla ziyaret yapıyoruz. Ziyaretler esnasında satış noktalarındaki perakendecilerle görüşüyoruz. O arada hem o ürünü, ürünün içinde bulunduğu kategoriyi hem de rakiplerini içeren fotoğraflarını çekiyoruz. Faaliyetlerine bakıyoruz. Bu saha çalışmasını tamamladıktan sonra genel değerlendirme yapıyoruz. Elimizde bize anlatılan teori, bir hedef ve bizim gördüklerimiz var. Analiz yapıyoruz. Doğru algılamış mıyız? Firma buna bakıyor ve evet diyor. Ondan sonra tasarımcılar tasarıma başlıyor. Sonra firmaya çözüm önerilerimizi çizilmiş tasarımlar üzerinde aktarıyoruz. Eğer firma da beğenirse, karar verdikten sonra bunun resimden modelini yapıyoruz. Buna da bakıyorlar. Varsa değişiklikler yapıyoruz. Ondan sonra bunun testini yapıyoruz. Birkaç tane belli yer seçip bunu kurup hedefimiz oluşuyor mu bakıyoruz. Baktık test sonuçları iyi. O zaman bunun üretimine geçiyoruz. Bunu üretimi yapılırken eğitimini de yapıyoruz. Satış teşkilatında bu konuda çalışacak insanlara bu projenin amacını anlatıyoruz. Depocusundan taşıyıcısına kadar herkesi eğitiyoruz. Sonra uygulamasını yapıyoruz ve seçilmiş noktalardan bilgi toplamasını yapıyoruz. Yani bu uygulamadan önce satışlar neydi sonra ne oldu? Arada fark varsa açıklamasını getiriyoruz. Böylece yatırımın geri dönüşümünü ölçmüş oluyoruz. Dünyada da örnekleri olmayan modellerdir bunlar. Örneğin Tansaş da ağız bakım ürünlerinde uygulama gerçekleştirdik. Kriz dönemi sonrası olmasına rağmen satışları ciro bazında yüzde 45-50 artış kaydetti. Saç bakım ürünlerinde de aynı çalışma yapıldı. Benzer sonuçlar alındı.
Kaynak:
http://www.fortuneturkey.com/haberdetay.asp?news_id=438
http://www.rotahaber.com/haber/20090609/Markalar-gozlerini-satis-noktasina-diktiler.php
http://perakende.org/haber.php?hid=1196682055
24 Haziran 2009 Çarşamba
En İyi Bayileri Diğerlerinden Ayıran 3 Özellik: Yetenek Yönetimi, Müşteri Bağlılığı ve Üretici Öncelikleri
S.Y
1. Yetenek Yönetimi (Talent Management). En iyi bayilerin çalışan sirkülasyonu ile en kötüler arasında %17 fark var. Uygulamada resmi, metodlarla yürütülen profesyonel iş görüşmeleri, ve yetenekli çalışanları elde tutabilmek için eğitim olanakları, uzun süreli teşvikler gibi insan kaynakları uygulamaları gözüküyor.
2. Müşteri bağlılığı: Yeni müşteri elde etmek için yapılan yatırımdan çok satış sonrası hizmetler departmanında devamlı müşteri yaratmayı ön plana çıkarmak karlılığı arttıran unsurlardan birisi. Örneğin en iyi bayilerin %63’ü serviste müşteri bağlılığını yakalamak için araç bakım tarihi yaklaşan müşterilere mail atıyor. Düşük performanslı bayilerin ise sadece %42’si bunu uyguluyor.
3. Üretici/Distribütör Önceliği: Üretici veya distribütörün saha çalışanları ne kadar uzun vadeli planlar yapıyor, bayinin performansını değerlendiriyor ve danışmanlık (coaching) yapıyor ise doğru orantılı olarak bayilerin karlılığı da artıyor. Düşük performanslı bayilere bakan saha satış temsilcilerinin zamanlarının sadece %22’si bayi performanslarını değerlendirme ve iyileştirme için aksiyon planları oluşturmaya harcanıyor. Bunlar zamanlarının %44’ünü araç siparişi alıp, bayilere araç tahsis etmek ile geçiriyorlar. Bayilerin 2/3’ü üretici/distribütör satış temsilcilerinin operasyonlarını iyileştirmek için gerekli desteği sağlamada yetersiz olduğunu düşünüyor. Bir çok üretici için saha elemanlarını eğitmek kredilibite ve satış başarısı için en iyi adımlardan biri.
Raporu incelemek için:
http://www.mckinseyquarterly.com/Automotive/Strategy_Analysis/How_to_build_top-performing_auto_dealerships_2008
9 Haziran 2009 Salı
Perakende Lokasyon Seçimi: AHP Yöntemi

Konu ile ilgili İstanbul Ticaret Üniversitesi bünyesinde yapılan bir araştırmaya alttaki linke tıklayarak ulaşabilirsiniz.
S. Yüksel
8 Haziran 2009 Pazartesi
Perakende Lokasyon Seçimi 1
Dağıtım kanalları, yani pazarlamanın 4 P’sinden biri olan “Place”, perakende işletmelerin başarılı olabilmesi için en önemli unsurlardan biri. Büyükşehirlerdeki yer kiralarının, yapılan yatırımın pahalılığı ve olası bir başarısızlığın marka imajına vereceği hasar gibi nedenlerle lokasyon seçimi sistematik bir şekilde yapılmalıdır. Doç.Dr. Kenan Aydın alttaki yazısında lokasyon seçimi için kullanılan karar verme modellerini teorik bir dille özetlemiş.
S.Yüksel
"Perakendecilikte yer seçimi stratejik bir karardır. Teoride, yerin önemi konusunda üç önemli gerekçe gösterilir; Öncelikle, tüketicilerin bir perakende kuruluşu seçmesinde yer önemli bir tercih nedenidir. İkincisi, yer pahalıdır, bir kere seçildiğinde yıllarca onunla yaşamak zorunluluğu vardır. Yaptığınız yatırımdan kolayca vazgeçemezsiniz. Vazgeçtiğinizde yaptığınız yatırımların hemen hemen tamamından vazgeçmek zorunda kalırsınız. Üçüncüsü ise istenilen yerin her zaman bulunamaması ve çoğu kez de diğer perakendecilerden satın alınmak zorunda kalınmasıdır.
Perakendecilikte yer seçimine karar vermeden önce yapılacak ilk işi hangi işin yapılacağına karar vermektir. Ürünün kalitesini ön plana alan marka ürünleri satan bir mağaza ile indirimli ürünlerin satılacağı bir market birbirinden tamamen farklı yerlere ihtiyaç duyarlar.
Yer seçimi nasıl yapılır?
Esasında, yer seçimi aşamalı bir analizi gerektirir. Buna göre yer seçiminde ilk aşama ülke ya da bölge analizi, ikinci aşama, ticari alan analizi ve bu bağlamda satış tahminlerinin yapılmasıdır. Üçüncü aşama ise konum analizidir.
Ülke ya da bölge analizinden kasıt; seçenekler arasından en fazla faydayı sağlayacak ülke ya da bölgenin seçilmesidir. Ülke ya da bölge analizi aynı zamanda bir makro analizdir. Örneğin, yatırım yapmak isteyen bir perakendeci uluslararası ise ya da uluslararası olmayı düşünüyorsa yatırımlarını hangi ülkede yapmalıdır. Gelişen pazarlar olarak isimlendirilen Çin, Rusya, Arjantin ve Türkiye gibi pazarlar birer seçenek ise bunlardan hangisini seçmelidir. İşte bu durum bir ülke analizini gerekli kılar. Bu analiz de makro seviyede yapılır. Makro açıdan demografik, ekonomik, kültürel vb ölçütlere göre bir değerlendirme yapılarak hangisinin daha uygun olacağına karar verilebilir. Diğer taraftan yerli ya da yabancı bir perakendeci ülke içerisinde bir yatırım yaparken, yer seçimi kararı verirken bölgeler arasında bir analiz yapmalıdır. Bu analizde yine makro açıdan yapılacaktır. Türkiye’de yatırım yapacak olan bir perakendeci hangi bölgeyi seçmelidir. Marmara, Akdeniz ya da Doğu Anadolu mu olmalı? Bir başka açıdan İstanbul mu, Kocaeli mi, Edirne mi, Diyarbakır mı, Van mı olmalı? Tüm bu analizler ülke ya da bölge analizi olup, makro seviyede ele alınmalıdır.
İlk aşamada yapılan makro analiz sonucu olumlu karar verilmişse yani ülke ya da bölgesel tercih yapılmışsa ikinci aşamaya geçilecektir. Bu aşamada ise seçilen ülke ya da bölge içerisinde hangi ticari alan tercih edilmelidir. Bu tercih de bir analizi gerektirir. Bu analiz ise mikro analiz olarak isimlendirilebilir. Sözgelişi; bir perakendeci Makro analiz sonucu Kocaeli’nin bölgesel açıdan uygun olduğuna karar vermişse; mikro analiz ile yani ticari alan analizi ile de Kocaeli içerisinde hangi ticari alanı seçmelidir? Merkez mi? Merkez ise merkezdeki hangi ticari alan değilse en uygun ticari alan neresi olmalıdır? Yahya Kaptan mı yoksa Derince mi? İşte bu aşamada belirli ölçütler esas alınarak yapılacak mikro analiz ile en fazla faydayı sağlayacak ticari alan seçilebilecektir.
Ticari alan analizi ya da mikro analiz için aşağıdaki ölçütlerden yararlanılır;
1) Demografik yapı,
2) Ekonomik durum,
3) Alt Kültür,
4) Talep
Bilindiği üzere demografi nüfusun yapısı ile ilgilidir. Ticari alan içerisindeki toplam nüfus önemli olmakla birlikte bunun yanında bu nüfusun yaşı, cinsiyeti, meslekleri, yaşam tarzları vb. özellikler önemli olacaktır. Ekonomik durum ise ticari alandaki insanları kişi başına gelirleri, bu gelirlerin sürekliliği, işsizlik ve istihdam oranları vb. anlaşılmalıdır. Alt kültür ise o bölgede yaşayan alt kültürün özellikleri ve bunların tüketim alışkanlıklarını açıklamaktadır. Talep ise; seçilecek ticari alandaki endüstrilerin sayısı, tipleri, toplam perakende satışlar, hane halkı geliri ve hane halkı harcamaları kısaca ticari alanın ekonomik istikrarını gösterecektir.
Bu aşamada; yeni açılacak perakende mağaza için satış tahmin yöntemlerine başvurulur. Bu yöntemler; analog yöntemi, regresyon yöntemi, mekansal etkileşim yöntemidir . Ayrıntısına girmeden bu yöntemleri kısaca aşağıdaki gibi açıklayabiliriz;
Analog yöntemi; zincir mağaza yöneticileri tarafından kullanılan bir yöntemdir. Bu yönteme göre, yeni açılacak bir mağazanın satışlarını tahmin etmek için hareket noktası, hâlihazırda faaliyette bulunmakta olan benzer bir mağazadır. Öncelikle analog, yani benzer mağazanın ticaret alanı ve pazara nüfuzu noktasal müşteri analizi yöntemi ile elde edilir, analog mağazaya ait elde edilen bu satış yapısı daha sonra yeni açılacak mağazanın satışlarını tahmin etmede temel alınır.
Analog yöntemin uygulanmasındaki ilk ve en önemli aşama, yeni açılacak mağazaya gerçekten çok benzeyen bir analog mağazanın belirlenmesidir. Büyüklük, mağaza hizmetleri, fiyatlandırma ve satış politikaları, rekabet düzeyi ve bölge özellikleri açısından analog mağaza ile açılması planlanan mağazalar birbirlerine eşdeğer olmalıdırlar. İdeal analog mağaza, aynı zincire bağlı mevcut bir mağaza olacaktır. Bu yöntem iki aşamalı bir süreç olup, ilk aşama; analog mağaza seçimi ve verilerinin belirlenmesidir. İkinci aşama ise yeni mağaza için satış tahmini yapılmasıdır.
Regresyon yöntemi; çoklu mağazalara sahip zincirler, yeni açılacak bir mağazanın satış tahminini gerçekleştirirken tek bir analog mağaza verilerinden yola çıkmak yerine, tüm mevcut mağazalarının verilerinden de faydalanabilirler. Regresyon analizi metodu perakendeciye, yeni mağaza yerleşimleri için satış tahminlerini yaparken, belli sayıdaki mevcut mağazalarının satış bilgilerini de hesaba katma imkânı verir. Regresyon metodu farklı bölgelerdeki farklı mağazaların satışları ile yeni mağaza açılması planlanan bölge ve mağaza arasındaki ilişkiyi rakamsallaştırır ve bu ilişkiden hareketle perakendeci yeni bir bölgedeki satışların tahminini yapabilir. Regresyon tahminlemesi yapabilmek için mevcut mağaza sayısının çok olması gerektiğinden (30–40 arası), bu yöntem ağırlıklı olarak çok sayıda mağazaya sahip zincirler tarafından uygulanır. Regresyon tahminleme sistemleri iki temel varsayıma dayanır:
Birinci Varsayım: Bir mağazanın gerçekleştirdiği satışlar, o mağazanın özelliklerine, konumuna ve içinde bulunduğu ticari alana bağlıdır.
İkinci Varsayım: Söz konusu faktörlerin satış üzerindeki göreli etkisi regresyon analizi adı verilen istatistik yöntem ile ölçümlenebilir.
Mekânsal etkileşim yöntemi; regresyon yöntemine çok benzemekle beraber, aralarında iki temel farklılık bulunmaktadır: Regresyon modelleri mağaza için tek bir satış tahmini yaparken, mekânsal etkileşim modelleri bir ticaret alanının farklı farklı bölgeleri için ayrı satış tahminlemesi yaparlar. Daha sonra, geniş kapsamlı değerlendirmeye olanak verebilmek amacıyla, yapılan bu tahminlerin toplamı alınır. İkinci fark ise, mekânsal etkileşim modellerinin ticaret alanını deterministik değil, probabilistik (olasılığa dayalı) olarak değerlendirmesidir. Yani, mekânsal etkileşim modelleri, bireylerin veya müşterilerin birden fazla mağazayı, farklı olasılıklar ile ziyaret etme ihtimalleri olduğunu varsayar. Dolayısıyla ticaret alanı; bu model kapsamında belli bir mağazada alışveriş etme olasılıkları sıfırdan büyük olan müşterileri içeren, sınırları çizilmiş coğrafi bölge olarak tanımlanmıştır.
Bu bağlamda üzerinde en fazla durulan modeller ise; Reilly yasası ile Huff modeldir. Bunlar aynı zamanda çekim (gravity) modelleri olarak da adlandırılırlar.
Pazar alan çekiciliğini değerlendirmede çok yaygın olarak kullanılan ölçütlerden bir diğeri ise perakende doyum endeksidir. Burada ifade edilmek istenen, eğer herhangi bir alanın perakende doyumu düşük çıkarsa, bu alanda başarıya ulaşma ihtimalinin daha yüksek olduğu anlamına gelir.
Konum analizi; alan analizinden sonra yapılacak son analiz ise konum analizidir. Konum analizi ile bir yerin müşteri çekebilmesi için gerekli özelliklerin olup olmadığına bakılır. Konum analizinde iki temel unsur üzerinde durulur; ulaşılabilirlik ve yersel avantaj.
Ulaşılabilirlik iki aşamada ele alınır; makro analiz ve mikro analiz.
Makro analiz başlıca (birincil) ticari alanın 2–3 mil yakınında bulunan süpermarket ya da indirimli mağazaları dikkate alır. Yerin ulaşılabilirliğini makro seviyede değerlendirebilmek için; yol seçenekleri, yol koşulları ve engeller aynı anda değerlendirilir. Yol seçeneklerinden kasıt; müşterilerin mağazaya ulaşabilmek için ihtiyaç duyacakları temel ana arterler ya da serbest yolların olup olmadığıdır. Yol koşullarından ise; yolların yaşı, hat sayıları, trafik ışıklarının sayısı, yoğunluk ve yolların tamir durumunun değerlendirilmesi anlaşılır.
Mikro analiz ise; görünürlük, trafik akışı, park olanağı, yoğunluk, giriş ve çıkışlar değerlendirilir. Görünürlük, müşterilerin mağazayı görebilme ve giriş yaparak park edebilme yeteneğini gösterir. Konumla ilgili olarak iyi bir trafik akışı çok önemlidir. Özellikle büyük iş merkezlerinin, okulların ve fabrikaların yakınında bulunan mağazalar için belirli saatlerde trafik akışı yoğunlaşacağından bu saatlerde mağazaya ulaşım tercih edilmeyebilir. Park olanaklarının kalite ve sayısı da önemlidir. Birçok mağaza için park olanaklarının yetersiz olması mağazaya ulaşımı engellemektedir. Diğer taraftan yoğunluk ve giriş çıkışlarda yaşanan beklemeler insanların mağazaya ulaşmasını engelleyecektir.
Yersel Avantaj: mağazaya ulaşılabilirlik önemli olmakla beraber bu tür yerlerin maliyetleri de yüksek olabilir. Bu nedenle değerlendirmede hedef kitle ve mağaza formatı da önem kazanmaktadır. Örneğin çiçekçilerin müşterileri genelde planlı alışveriş yapmadıkları için süper marketlere yakın olmalıdırlar. Ancak ayakkabı tamircilerinin müşterileri planlı bir biçimde hizmet aldıklarından biraz daha uzak olabilir.Diğer taraftan kümülatif çekim de mağazalar için bir avantaj yaratır. Yani birçok mağazanın bir yerde yoğunlaşması oranın müşteriler için daha fazla tercih edilmesine ve çekim merkezi olmasına yol açar. Çünkü müşteriler her istediklerini orada bulacaklarına inanırlar. "
Doç.Dr. Kenan Aydın
Kaynak: http://perakende.org/haber.php?hid=1234798294
5 Haziran 2009 Cuma
Shell'in Fark Yaratan Bayisi Dünya 3.sü Oldu

Hizmet kalitesini tüm dünyada standardize etmek amacıyla ilk kez 2006'da 12 ülkede hayat bulan "Farkı Yaratan İnsandır" programı 2007 yılının Şubat ayından bu yana Türkiye'de de uygulanıyor.
Odağına müşteri memnuniyetini, hizmet standardını, çalışan performansı ve mutluluğunu alan ‘Farkı Yaratan İnsandır' programı üç yıllık çalışmanın sonucu. 600'den fazla istasyonuyla programa dahil olan Shell&Turcas Petrol A.Ş., bu önemli yarışta her çeyrekte , dünya sıralamasında ilk beş içinde olarak büyük başarılara imza attı.
49 ülkeden temsilci, bayi ve üst düzey Shell yöneticilerinin katılımıyla gerçekleşen ödül töreninde Konya'da faaliyet gösteren ve 2007 yılının Türkiye ikincisi "Telefoncular Petrol", 2008'in en iyisi oldu.Programın en önemli kriterlerinden bir olan gizli müşteri ziyaretlerinin sadece birinde 97, yıl boyunca yapılan diğer tüm ziyaretlerde aldığı 100 tam puanla Türkiye birincisi olan istasyon, bu başarısıyla dünya üçüncülüğünü de elde etti."
Kaynak: http://www.marketingturkiye.com/yeni/Haberler/NewsDetailed.aspx?id=13085
3 Haziran 2009 Çarşamba
Satış Noktaları İçin "Kriz Varsa Çare De Var"
Bu noktada TOBB krizden çıkış için tüm perakendecilere umut veren yeni bir kampanya başlatı: "Kriz varsa çare de var". TOBB'a göre perakende sektörlerde başlayan bir iyileşme imalat sanayine ve tüm ekonomiye yansıyacak.
S.Yüksel
"ALIŞVERİŞ Merkezleri ve Perakendeciler Derneği (AMPD) Genel Başkanı Mehmet Nane, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) önderliğinde başlatılan "Kriz varsa çare de var" kampanyasına inandıklarını ve kampanyayı desteklediklerini bildirdi. Mehmet Nane, organize perakende sektörünün temsilci kuruluşu olarak AMPD’nin, her gün 25 bin satış noktasında milyonlarca tüketiciyle doğrudan temas içinde olduğunu kaydederek, üyelerinin, ekonomik krizin etkilerini yakından yaşadığını, krizin Türkiye’ye etkilerini azaltmak için yola çıkan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve diğer kuruluşları destekleme kararı verdiklerini belirtti. Dernek olarak kampanyaya inandıklarını ve kampanyayı desteklediklerini vurgulayan Nane, kampanyanın koordinasyonunda aktif görev aldıklarını ve krizin yarattığı işsizliğin, daralmanın, kampanya ile daha hızlı aşılmasına zemin hazırlamaktan yana olduklarını ifade etti.
Umut ve heyecan
Mehmet Nane, kampanya ile "umudun", "heyecanın", perakende sektörü aracılığıyla önce imalat sektörüne, ardından tüm sektörlere yayılmasını hedeflediklerine işaret ederek, "İnanıyoruz ki bu kampanya ile tüketicilerimizin ihtiyacı kadar ürün ve hizmeti, ertelemeden almalarını sağlayacak bir ortam yaratılacaktır" değerlendirmesinde bulundu. Ticaretin içinde bulunduğu eko-sistemin başlangıç noktasının perakende, sinir uçlarının ise mağazalar, alışveriş merkezleri, caddeler ve sokaklar olduğunu anlatan Nane, tüketicideki mutsuzluk, yılgınlık ve kaygının, satışlara anında yansıdığını ve eko-sistemin diğer parçalarına yani üreticilere, imalat sektörüne, ardından resmi, özel kuruluşlara ve sonucunda tekrar tüketiciye yayıldığını belirtti.
Kampanyalar çok yararlı
AMPD üyeleri yapacakları indirim ve kampanyaların yanı sıra kampanya afiş ve görsel malzemelerini üyeleri olan alışveriş merkezleri ve perakende zincirlerine asmaya başladı. Kampanya logosu da AMPD üyelerinin ilanlarda kullanılacak. Geçen yıl sonuna doğru düzenlenen kampanyalara da değinen AMPD Başkanı Menmet Nane, "Amaç tüketicinin, uluslararası mali krizden kaynaklanan kaygılarını bertaraf etmek, çekingenliğini kırmak, böylece talep isteksizliğinden vazgeçirmekti. O tarihteki kampanyamız da olumlu sonuçlar verdi" dedi.
İllerde valiler ’ekabir’ takımla alışverişe çıkıyor’
KRİZ varsa çare de var’ kampanyası yurt genelinde farklı kurumların da katılımlarıyla büyüyor. İstanbul ve Ankara’daki alışveriş merkezleri dün kampanya afişleriyle donatıldı. Malatya’da bugün vali, belediye başkanı, Ticaret ve Sanayi Odası başkanı birlikte alışverişe çıkacaklar. Alanya’da ise yarın herkes sokağa çıkarak eylem havasında alışveriş yapacak. Diyarbakır’da ise tüm dolmuşlara, bazı illerde de halk otobüslerine kampanya afişleri asıldı. "
Kaynak: http://www.haberler.com/25-bin-satis-noktasi-kriz-varsa-care-de-var-haberi/
2 Haziran 2009 Salı
Perakendenin Küresel Güçleri 2009

S.Yüksel

1 Haziran 2009 Pazartesi
Tommy Unitimden Bayrağı Devraldı
S.Yüksel

"Türkiye'de 10 yıldır faaliyet gösteren Tommy Hilfiger, 33 mağazaya ulaşınca bütün haklarını Unitim'den satın aldı. Tommy Hilfiger Grup, Türkiye'deki perakende ve toptan dağıtrım haklarının kontrolünü daha önce markanın ülkedeki operasyonunu yürüten Unitim Perakende Grubu'ndan satın aldı.
Konuyla ilgili düzenlenen toplantıda konuşan Tommy Hilfiger COO ve CFO'su Ludo Onnink, bunun bir kriz fırsatı satın alması olmadığını, hakların olması gereken değeriyle alındığını söyledi. "Avrupalı politikacılardan hızlı davrandık ve Türkiye'nin bir Avrupa ülkesi olduğunu düşünüyoruz. Türkiye'nin satın alma yapmamız için yeterli olgunluğa eriştiğini düşünüyoruz" diyen Onnink, bundan 1.5 yıl önce İtalya, 1 yıl önce de Japonya'da markanın haklarını benzer şekilde satın aldıklarını, 2007'den beri Türkiye ile görüşmelerin sürdüğünü ifade etti. İşlerin aksamadan devam etmesi için Unitim'de Tommy için çalışan ekibi de transfer ettiklerini vurgulayan Onnink, "Hiçbir değişiklik olmayacak, işlerimiz aynen devam edecek" dedi. Kriz nedeniyle bir miktar küçüleceklerinin ancak bilanço, karlılık ve nakdi daha iyi yönetip zor günleri atlatacaklarının altını çizen Onnink, Türkiye'de Tommy Hilfiger Marka Tanıtım ismiyle şirket kurduklarını ve operasyonların bu şirket üzerinden yürütüleceğini belirtti.
Unitim, Rusya ve CIS'te operasyona devam edecek
Perakendecilik işine Tommy ile girdiklerini ve işi Tommy ekibinden öğrendiğini dile getiren Unitim Holding Yönetim Kurulu Başkanı Burç Cemiloğlu, Tommy'nin franchise'ları belirli bir noktaya geldiğinde satın alma yaptığını söyledi. Unitim'in markanın Rusya, Kazakistan, Ukrayna, Modovya, Azerbaycan'daki 30'a yakın mağazanın operasyonlarını yürütmeye de devam edeceğinin altını çizen Cemiloğlu, holdingle ilgili olarak da eski hızında mağazalar açmayacaklarını söyledi. 17 verimsiz mağaza kapatıp 9 yeni mağaza açtıklarının altını çizen Cemiloğlu, yeni yatırımlar için 2010'u bekleyeceklerini sözlerine ekledi."
Kaynak: http://www.haberturk.com/ekonomi/haber/149274-Tommy-Unitimden-bayragi-devraldi.aspx
29 Mayıs 2009 Cuma
Çilek Yabancı Pazarlarda

28 Mayıs 2009 Perşembe
Xerox'un Yeni Distribütörü Ekip Elektronik

Ekip Elektronik’in yeni distribütör olarak atanması üzerine bir değerlendirmede bulunan Xerox Türkiye Genel Müdürü Mehmet Sezer, “Ekip Elektronik gibi tüketim ürünleri alanında uzmanlaşmış ve bugüne kadar temsil ettiği markaların Türkiye’nin her bir köşesine dağıtılmasında önemli başarılara imza atmış bir firma ile çalışacak olmaktan memnuniyet duyuyoruz” dedi. Mehmet Sezer ayrıca, Ekip Elektronik’in Türkiye’deki yaygın dağıtım ağı ile Xerox’un kanal gurubu ürünlerinin dağıtım stratejisine önemli bir katkı sağlayacağına inandığını belirtti.
Ekip Elektronik Genel Müdürü Tuncay Pehlivan da yaptığı açıklamada “Yaklaşık 20 yıldır bilişim pazarında faaliyet gösteren Ekip Elektronik, sahip olduğu bilgi birikimi ve tecrübeyi Xerox ürünlerinin dağıtım ve pazarlamasında kullanmaya devam edecek ve müşterilerin ihtiyaçlarına ortak çözümler oluşturacaktır. Xerox ile başlattığımız verimli iş ortaklığının gelecekte daha başka çalışmalara da yansıyacağına inanıyorum” şeklinde konuştu.
Genel Merkezi İstanbul’da bulunan Ekip Elektronik, 1990 yılında sektördeki faaliyetine başladı. Türkiye çapında geniş ürün portföyü ve yaygın dağıtım ağı ile faaliyetlerini sürdüren Ekip Elektronik, Türkiye’deki toplam bilgisayar ürünleri pazarının yüzde 24’ünü elinde tutuyor. Aralarında Canon, Epson, HP, Lexmark, Memorex, Oki, Verbatim gibi 50’nin üzerinde uluslararası markanın dağıtıcılığını yapan Ekip Elektronik, alanlarında deneyimli 70’ten fazla uzman ekibi ile hizmet veriyor."
26 Mayıs 2009 Salı
Bilgi Dağıtım Kanalları: Google'un Tahtı Sallanıyor mu?
Semih Yüksel
"Bir internet sitesi olan Wolfram Alpha'nın bilgi ile web arasındaki etkileşimde devrim yaratması bekleniyor: Kurucusu onun hakkında "Hem bilgisayar hem de web kullanımı için yeni bir örnek" derken basın ondan "Google-katili" olarak bahsediyor. Fakat bu fenomenin arkasında cidden neler gizli?
Wolfram Alpha'nın arkasındaki itici güç Stephen Wolfram, yıllar öncesinden beri harika çocuk muamelesi görüyordu. Wolfram İngiltere'deki elit üniversitelerde okurken ve daha 20 yaşındayken teorik fizik konusunda doktora yapıyordu. Geliştirdiği "Mathematica" yazılımı matematiksel modeller için standart araç haline gelmiş durumda. Şimdiyse Wolfram "Wolfram Alpha" ile bilgisayar dünyasında çığır açan kişilerin verdiği bir sözü yerine getirmek istiyor: İnsanlar tarafından sorulan sorulara cevap verebilen bilgisayarlar.
Cevap makinesi
Wolfram Alpha bir arama motoru değil, dolayısıyla Google-katili olmuyor. Sistem, Wikipedia tarzında bir bilgi kaynağı ile arama penceresi aracılığıyla içinde gezilen bir arama motorunun birleşmesinden oluşuyor. Stephen Wolfram bu birleşimi tanımlayacak kelimeyi de hazır etti. Wolfram Alpha bir cevap makinesi.
Peki Wolfram bizim bildiğimiz anlamda internette arama alışkanlıklarını tamamen değiştirerek, "eski moda" yöntemleri kullanan Google gibi devleri işlerinden edebilir mi? Başta Wolfram'ın kendisi olmak üzere pek çok kişi bu görüşe katılmıyor. Google'ın devrinin kapanıp kapanmayacağına dair soruyu Wolfram, her ikisinin de farklı amaçlara hizmet ettiklerini söyleyerek yanıtladı ve "Kimseyi kandırmak niyetinde değilim ama Wolfram Alpha'nın çok önemli hale geleceğini tahmin ediyorum" dedi."
Kaynak: http://www.chip.com.tr/
“Harvard Üniversitesi, yeni bir arama motoru geliştirmiş. Üniversite’nin iddiasına göre bu arama motoru tam anlamıyla devreye girdiğinde, Google, Commodore 64 gibi kalacak. Harvard’ın Wolfram Alpha adını verdiği program çok ayrıntılı bilgiye ulaşmamızı sağlıyor. Örneğin Wolfram Alpha karşılaştırmalı ve hesaplanması gereken bilgileri anında verebiliyor.
İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı gün Ankara’da hava nasıldı diye sorduğunuzda yanıtınızı alabiliyorsunuz. Sanıyorum bu soruyu siyasi hava nasıldı diye de sorabilirsiniz.
Şimdi gerçekten Google’ı yerlerde süründürecek bu gelişme için Google gibi bir ekonomik gücü elinde bulunduranlar sizce ne yapabilir? Yanıt: Hiç. Evet, teknolojinin, teknolojiyi elinde bulunduranlar tarafından denetlenememesi bir devrim."
25 Mayıs 2009 Pazartesi
Kahraman Bayi Teknoloji Marketlere Karşı
S.Yüksel
"Büyük alışveriş merkezlerinin ve marketlerin devreye girmesi ile geleneksel hale gelmiş birçok meslek türünü yok olma endişesi sardı. Marketlere karşı savaşta büyük yara alan bakkallardan sonra beyaz eşya ve elektronik ürün bayileri de sıkıntılı günler yaşamaya başladı. Vestel, Arçelik, Beko, Bosch ve Profilo'nun ürünlerini satan bayiler, hızlı yayılan Teknosa, Bimeks, Vatan, Gold, Media Markt ve Darty gibi teknoloji marketleriyle rekabet edemiyor. Ayrıca Koçtaş, Bauhaus, Praktiker ve Tekzen gibi yapı marketleri de kombi, klima, mobilya, inşaat malzemeleri ve ev eşyaları satan bayileri zora sokuyor. Büyük alanlarda fazla çeşit imkanı sunan ve indirim kampanyaları düzenleyen marketler, rekabette bayilerin önüne geçiyor. Açılan her yeni perakendeci, bayilerin iş hacimini ve kârını düşürüyor. Üretici firmalar, bayilerini korumak için çözüm yolu arıyor. Arçelik Genel Müdürü Aka Gündüz Özdemir'in, "Biz hiçbir markamızı yani Beko ve Arçelik'i teknoloji marketlere sokmayacağız. Sonuna kadar da bayilerin yanındayız." şeklindeki açıklamaları, gelinen noktayı özetliyor. Teknoloji market zincirlerinden Gold ve Darty'nin genel müdürleri, sektördeki gelişme ve rekabetten bayilerin olumsuz etkilendiğini doğruluyor. Casper Genel Koordinatörü Yalçın Yıldırım ise kapanan bayilere dikkat çekiyor. Ancak mücadelenin asıl tarafları yani bayiler, sonlarının bakkallara benzemesinden korkuyor.
Türkiye'de beyaz ve kahverengi eşya satan yaklaşık 12 bin bayi bulunuyor. Bu bayiler, rekabetin yanında geçen yıl sektörde yaşanan daralmadan da büyük zarar gördü. Beyaz Eşya Yan Sanayicileri Derneği Başkanı Murat Önay'ın verdiği bilgiye göre buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi ve fırın satışları 2007'de yüzde 15 düştü. Üreticiler küçülmeyi ihracata ağırlık vererek atlatmaya çalışıyor. Öte yandan LCD ve plazma televizyonlara artan ilgi de geleneksel bayileri zora soktu. Uzakdoğulu TV şirketleri ince ekranlı ürünleriyle Türk televizyon pazarındaki paylarını artırırken, daha çok tüplü TV üretimi gerçekleştiren yerli firmaların satışları azaldı. Yerli televizyon üreticileri ürünlerini genellikle bayi kanalıyla, yabancı firmalar ise teknoloji marketleri kanalıyla pazarlıyor.
Teknoloji marketi Darty Türkiye'nin üst düzey yöneticisi Nedim Esgin, rekabetin sektörde yoğunlaştığını; ancak bu durumun 'bayiler artık iş yapamayacak' anlamına gelmediğini söylüyor. Esgin, bayilerin işlevi devam ettiği sürece müşterilerini de korumaya devam edeceklerini düşünüyor. Beyaz eşya ve elektronik sektöründe kâr marjları daha birkaç yıl öncesine kadar yüzde 20'ler civarındaydı. Şimdi kâr oranı yüzde 10'lara kadar geriledi. Nedim Esgin, bayilerin kâr marjlarından fedakarlık yaparak işlerini sürdürmeye çalıştıklarını vurguluyor. Gold Bilgisayar Genel Müdür Yardımcısı Kamil Şenol ise bayilerin durumu için "Filler tepişir, çimenler ezilir." benzetmesi yapıyor. Beyaz eşya şirketlerinin cirolarının yüzde 50'den fazlası bayi ağından geliyor. Yüzde 15-18 arasında brüt kâr marjıyla çalışan bayilerinin net kârları yüzde 3-5 arasında seyrediyor. Toptan alımlarda ise bu oran daha da inerek yüzde 1-2 seviyesine geriliyor.
Bayilik teşkilatını koruma adına teknoloji marketlere mal vermemekte ısrar eden Arçelik'in söz konusu prensibine ne kadar daha dayanacağı merakla bekleniyor. Gold'un yöneticisi Şenol'a göre beyaz eşya üreticilerinin dayanıklılık süresini zaman belirleyecek. Çünkü rekabet 2008'de daha da hızlanacak. Kütahya Bosch Bayii Ahmet Altıkulaç, 2007 yılında kâr marjlarının çok düşmesinden şikâyetçi. Kârın yüzde 10'lardan yüzde 3'e gerilediğini belirten Altıkulaç, "Teknoloji marketlere direnmekte zorlanıyoruz. Bunun yanında internet üzerinden yapılan alışveriş de bizi zorluyor. İki bayii olan arkadaşlarımız artık bir mağazasını kapatır duruma geldi." diyor. Arçelik'in Bayrampaşa bayii Onur Koç ise elektronik marketlerin birden çok markayı satan bayileri olumsuz etkilediği kanaatinde. Bayileri, temsil ettikleri markanın ayakta tuttuğunu vurgulayan Koç, "Bayiler pahalı satsa da servis hizmetleri konusunda daha iyi. Tüketici, satış sonrası hizmete bayiler kanalıyla daha kolay ulaşabiliyor. Oysa marketlerden alınan ürünlerde çok şikâyet oluyor." değerlendirmesini yapıyor.
Öte yandan buzdolabı ve çamaşır makinesi satışları düşerken ısıtma-soğutma büyüyor. Doğalgazın yaygınlaşması kombi satışlarını, küresel ısınma da klima satışlarını patlattı. Isıtma ve soğutma alanında brüt kârlar yüzde 10-18 arasında değişiyor. Alarko Carrier'in Pazarlama Müdür Yardımcısı Kemal Bıçakçı'nın yaptığı açıklamaya göre, kâğıt üzerinde kâr yüzde 10 gibi görünse de, ilave tenzilatlarla uygulamada daha da düşüyor. Bir dönem yüzde 15-20 arasında seyreden kârlar bugün yüzde 10'lara geriledi. Kârın, enflasyonun azalmasıyla da yüzde 2-5 aralığına düşeceği tahmin ediliyor. Ferroli Türkiye Genel Müdürü Çetin Çakmakçı, klima sektörünün teknoloji ve yapı marketlerinin rekabetinden henüz tam anlamıyla etkilenmediğini belirtiyor. Ferroli ürünlerini satan yetkililerin özellikle yeni gaz gelen bölgelerde artmaya devam ettiğini kaydeden Çakmakçı, perakendecilerin ancak yenileme alımlarına başlamasıyla yetkili satıcıların kâr marjlarını olumsuz yönde etkileyebileceğini ifade ediyor. "Ürünün tabiatı sebebiyle mühendislik hizmetinin de alınması gerekliliği, yetkili satıcıların kâr marjlarının hâlâ belli noktalarda tutulmasını sağlıyor." diyen Çakmakçı, 5 yıl içinde bayi sayısını 3 kat, satış noktasını ise 4,5 kat artırdıklarını aktarıyor.
Beyaz ve kahverengi eşya sektörünün aksine bilgi ve iletişim sektöründe faaliyet gösteren firmalar için bayilik teşkilatı önemini korumaya devam ediyor. Hatta bu alanda bayi ağı büyümesini sürdürüyor. Yüzde 10-20 arasında kâr marjlarıyla çalışan bayiler, yan ürün satışıyla kazancını artırıyor. Casper Genel Koordinatörü Yalçın Yıldırım, büyük şehirlerde zincir mağazaların güçlenmesiyle birlikte bayilerin ilk dönemlerde zorlandığını; ancak sektörün hizmete dayalı olmasından dolayı sonraki aşamalarda müşterilerini tekrar kazandıklarını kaydediyor. Dövizin düşmesiyle birlikte YTL bazında kârlılığın azaldığını ifade eden Yıldırım, ancak yükselen satış rakamları ve hacimlerinin kârlılığı tolere ettiğini dile getiriyor. Yıldırım, bayilerin geleceği konusunda herhangi bir endişe taşımadığını, Casper'a gelen bayilik başvuru adedinde her yıl yüzde 20-30 oranında bir artış yaşandığını sözlerine ekliyor. "
22 Mayıs 2009 Cuma
Ekonomik Kriz Dağıtım Kanallarını Nasıl Etkiledi?
S.Yüksel
Şimdiye kadar 11 farklı sektörde toplam 8 bine yakın mağaza ve bayi faaliyetine son vermek zorunda kaldı. Son 6 ayda 3 bin mobilya bayi, 1.500 GSM bayi, 1.000 beyaz eşya bayi ve 300 kadar otomobil bayi kepenk indirdi. Aynı dönemde 300 civarında teknoloji mağazası, 207 akaryakıt istasyonu ve 170 kuyumcu faaliyetine son verdi. Yılsonuna kadar söz konusu sektörlerde 25 binin üzerinde yeni kapanma yaşanacağı tahmin ediliyor. Rakamlar, global krizin satış kanallarındaki faturasının son derece ağır olacağını gösteriyor.
Dünyanın en büyük perakende zincirlerinden Home Depot, kriz nedeniyle 15 mağazasını kapattı. Şirketin 2009’da açmayı planladığı 50 yeni mağaza da iptal edildi. Linens N’ Things yıl boyunca tam 371 mağazasını kapatma kararı aldı. İngiliz perakende devi Marks & Spencer ise şimdiden 27 mağazasında kepenk indirdi. Saks Fifth Avenue, Macy’s, Gap, Target, Nordstroms ve Kohl’s gibi markalar da krizden etkilendiklerini açıklayan diğer mağaza zincirleri…
Bu son haberler de gösteriyor ki, global krizin perakendeye etkisi beklenenden çok daha sert oluyor. Kriz nedeniyle kepenk kapatan global mağaza zincirlerinden bazıları ayakta kalma savaşı verirken, birçoğu ya iflasını istiyor ya da çareyi mağaza kapatmakta buluyor. Bu trend, özellikle beklenen hareketliliği sağlamayan yılbaşı alışveriş sezonundan sonra hız kazanmış durumda. Kapanan mağaza sayısının sadece ABD’de yılsonuna kadar 148 bini bulması bekleniyor.
Peki küresel krizin “ev sahibi” ABD’de bunlar olurken Türkiye’deki mağaza zincirleri neler yaşıyor? Maalesef bu sorunun yanıtı çok da iyimser değil. Çünkü “kapanma furyası” Türkiye’deki mağaza ve bayi ağında da çoktan kendini göstermeye başladı. Beyaz eşyadan otomobile, mobilyadan hazır giyime kadar birçok ünlü marka, 2009 hedeflerini revize ederek mağaza sayısında küçülüyor. Yeterince kârlı olmayan satış noktaları ise hiç vakit kaybetmeden kapatılıyor.
Kapanma dalgası sadece mağaza zincirlerinde değil, markaların anlaşmalı bayilerinde de kendini gösteriyor. Büyük kentlerdeki bayiler yüksek kiralar, küçük kentlerdeki bayiler ise veresiye satışlar ve düşük müşteri sirkülâsyonu nedeniyle zor günler yaşıyor. Nakit darboğazı ve elde kalan stoklar, bayilerin dayanma gücünü zorlayan diğer unsurlar.
Capital’in araştırması, otomobilden mobilyaya kadar 11 farklı sektörün satış ağında yaşananları gözler önüne seriyor. Şimdiye kadar toplam 8 bine yakın bayi ve mağazanın kapandığı 11 sektörde, yılsonuna kadar 25 binin üzerinde kapanma yaşanacağı tahmin ediliyor. İşte hazır giyimden otomobile, beyaz eşyadan kuyuma kadar sektör sektör, şirket şirket “kapanma furyası”…
Sektörlerin Etki AnaliziBayi ve mağaza ağı krizden en fazla etkilenen sektörlerin başında otomobil, hazır giyim, beyaz eşya ve mobilya geliyor. Nakit sıkıntısı, stok maliyetlerinin taşınamaz noktaya gelmesi, talep daralması ve yüksek kira giderleri bayileri ve mağazaları kapanma yoluna götüren sorunlar arasında başı çekiyor.
Otomotiv ana sanayisinde yaşanan yüzde 50’ye varan daralma, sayıları 1.200’ü bulan yetkili satıcıları çok yakından ilgilendiriyor. Yetkili bayi olmayıp galeri tarzında çalışan ve ağırlıklı olarak “sıfır” araç satan geleneksel bayiler ise arkalarında üretici desteği olmadığı için çok daha zor durumda. Onların sayısı ise yaklaşık 3 bin civarında. Pazarda, kapanmaların yanı sıra el değiştirmeler de yoğun biçimde gözleniyor.
Pazardaki son durumla ilgili bilgi veren Ege Otomotiv Derneği (EGOD) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa İduğ, 2009’un bayiler açısından son derece zor geçeceğini söylüyor ve ekliyor:
“Özellikle galeri tarzındaki satış noktalarında ciddi bir kapanma furyası var. Sıfır oto satışları tamamen durduğu için, krizden öncelikle galeriler olumsuz etkileniyor. Stok maliyetinin yüksek olması bayilere çok ciddi bir maliyet yükü getiriyor. Bunun çözümü ise satış noktalarının konsinye satış yöntemine acilen geçmeleridir.”
Honda Genel Müdür Yardımcısı Ümit Karaarslan da yüksek stok baskısının yeni araç satış kârlarını düşürdüğünü doğruluyor: “Kriz döneminde mutlaka stok seviyeleri azaltılmalı. Bu dönemde göz ardı edilen ‘mevcut müşteriyi elde tutma’ hayati önem taşıyor.”
Beyaz Eşyanın HasarıDayanıklı tüketim sektöründe ise 12 bin olan mevcut bayi sayısının en az yüzde 10-15’inin tasfiye olması bekleniyor. Hatta 2008’in ağustos ayından bu yana 1.000’e yakın bayi kapanmış veya el değiştirmiş durumda. Asıl kapanmalar ise yetkili bayilerden ziyade geleneksel bayi ayağında oluyor.
Böylesine ciddi bir elenmeyi en son 2001 krizinde yaşadıklarını hatırlatan Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Üyesi Levent Hatay, “2001 krizinde sektördeki bayi sayısı 14 binden yaklaşık 9 bine düşmüştü. Benzer bir gelişmeyi bu yıl da bekliyoruz” diyor.
Electrolux Genel Müdürü Ziya Öztürk de aynı doğrultuda konuşuyor: “Kriz dönemlerinde bayi sayısında yüzde 10’luk bir azalma öngörebiliriz. 2009 herkes için olduğu gibi, bayiler açısından da zor geçecek. Paranın maliyeti yükseldiği için, bayilerin stok ve nakit yönetimine dikkat etmeleri gerekiyor.”
Bir başka ciddi tasfiye yaşayacak sektör ise mobilya. 2009’da 7 bin civarında mobilya bayisinin kapanabileceği söyleniyor. TOBB Mobilya Sektör Meclis Başkanı Davut Doğan’ın verdiği bilgiye göre, sektörde markalı-markasız toplam 33 bin civarında bayi var. Yılın özellikle ikinci yarısından sonra kapanmaların artacağını tahmin ediyor ve ekliyor: “Yüksek kira giderleri olan satış noktalarında ciddi sıkıntılar ve kapanmalar olduğunu biliyoruz. Bunu biz de diğer şirketler de yaşıyoruz.”
Seray Mobilya Yönetim Kurulu Başkanı Ali Özkan, alım gücünün azalması ve satışların düşmesi nedeniyle zaten düşük kârlarla çalışan bayilerin iyice zorlandığını belirtiyor. Özkan, “Pazarın kârlı olduğu dönemde verimsiz de olsa açık tutulan yerler artık kesin çözümler bulunup kapatılıyor” diyor.
Asıl Kapanmalar Mart AyındaMağaza veya bayi kapanma haberleri ardı ardına gelirken, asıl sıkıntının yılın ikinci çeyreğinden itibaren kendini göstereceği vurgulanıyor. Farklı sektörlerden birçok yetkili, ağız birliği etmişçesine bu ifadeyi kullanıyor. Bunun nedeni ise tüketici talebindeki düşüşün sürmesi ve özellikle stok maliyetlerinin bayi ve mağazalar için artık katlanılamaz noktalara gelecek olması.
Bu fikri paylaşan isimlerden Mobil İletişim Sistemleri ve Araçları İşadamları Derneği (MOBİSAD) Başkanı Murat Dursun, 3G lisanslarıyla birlikte GSM sektöründe yaşanacak tüm canlanmaya rağmen bayi kapanmalarının engellenemeyeceğini belirtiyor. Dursun’un öngörüsü mevcut GSM bayilerinin yüzde 30’unun tasfiye olacağı yönünde. Genpa Pazarlama Müdürü Özdemir Güngör de 2009’un özellikle ilk 6 ayında bayi kapanmalarının sıklaşacağını söylüyor.
Benzer bir görüşü otomotiv sektörü için Kosifler Oto Satış Müdürü Barkın Pınar da dile getiriyor. Pınar, otomotiv bayileri arasındaki kapanma dalgasının asıl şimdiden sonra başlayacağını söylüyor ve ekliyor: “Otomobil firmalarının araçları bayi kanalına teslimatları zaten ancak 2008’in son aylarını bulmuştu. Bu teslimatlar 2009’un ocak ayına kadar sarktı. Öyle olunca 2008’in son çeyreğinde başlayan krizin bayi ayağına etkileri ancak şimdi hissedilmeye başlandı. Özetle stok yükü bayilerin omzuna henüz yüklendi. O nedenle üretici ve distribütör desteği olmayan otomobil bayilerinde özellikle mart ayından sonra çok ciddi oranda kapanmalar yaşanabilir.”
Hangi Markalar Kapatacak?
Sektörler bazında bunlar yaşanırken, şirketler de verimsiz satış noktalarını hızla kapatıyor. Tüm hedefler küçülme yönünde revize edilmiş durumda. Hazır giyimin önde gelen markaları, kriz nedeniyle potansiyelinden memnun olmadıkları mağazaları seri biçimde kapatıyor. Örneğin, Mudo’nun patronu Mustafa Taviloğlu, 2009’da 7 mağaza kapatacaklarını söylüyor. Park Bravo’nun patronu Kamil Özçoban da benzer bir değerlendirmeyi yaparak bu yıl 10-12 mağaza kapatacaklarını açıklıyor.
Diesel markasını Türkiye’ye getiren Özlenir Giyim’in yönetim kurulu başkanı Tahsin Özlenir ise 2009 yılı için 8-10 mağazasını kapatma kararı aldığını paylaşıyor.
Unitim Holding de kriz nedeniyle perakende ayağında revizyona giden şirketlerden. Şirket, son aylarda kârsız olan 6 noktasını kapattı. Aynı strateji yıl boyunca sürecek. Unitim Holding YKB Burç Cemiloğlu kapatılacak mağaza adedi konusunda net bir rakam vermese de kulislerde tüm markalarından yaklaşık 25-30 mağazasını kapatılacağı konuşuluyor.
“Son aylarda hazır giyim sektöründeki mağaza zincirlerinde en az 100 mağaza kapanmıştır” diyen Tescilli Markalar Derneği Başkanı Selçuk Güzenge, yıl sonuna kadar 200-250 mağazanın daha kapanabileceğini söylüyor ve ekliyor: “Sektör 2009’u atlatırsa kurtarır. Ancak bu yıl inanılmaz zor geçecek.”
Hazır giyim dışında da kapanma dalgasının etkisi görülüyor. Örneğin, kısa zamanda 200’e yakın mağazaya ulaşan Türkiye’nin ilk kozmetik marketi For You, geçtiğimiz günlerde 73 marketini kapattı. Organize perakende zinciri Tesco Kipa’nın 10 mağazası faaliyetine son verdi. İstanbul’da ve Trakya bölgesinde 72 marketi olan market zinciri PM de tüm mağazalarını kapattı. Türkiye’nin ilk kültür-müzik marketi Megavizyon ise 15 mağazasının tamamını kapatarak sektörden çekildi.
Teknoloji Pazarı Küçülüyor
Teknoloji perakende pazarındaki bayiler de kapanmalardan nasibini alıyor. Pazarda irili ufaklı toplam 32 bin satış noktası faaliyet gösteriyor. Sektörün organize kısmında 10’un üzerinde mağaza zinciri, 1.500’den fazla satış noktasıyla hizmet veriyor. Geriye kalanlar ise geleneksel bayiler.
Sektördeki zincir marketler, maliyet ve verimlilik hesaplarını hızlandırmış durumda. Verimsiz noktalar kapatılırken, yakın lokasyonlar birleştiriliyor. Yeterli düzeyde müşteri çekemeyen küçük metrekareli satış noktaları ise şimdiden kapatılmaya başlandı.
Örneğin, 220 satış noktasıyla Türkiye’nin en büyük teknoloji market zinciri olan Teknosa’nın genel müdürü Mehmet Nane, yapılan ölçümlere göre yeni mağaza yatırımları, yer değişiklikleri ve mağaza birleşmeleri gibi yöntemler uyguladıklarını belirtiyor. “Teknosa Cep Market” olarak bilinen küçük satış noktaları verimliliklerine göre kapatılırken, “Teknosa Planet” gibi büyük mağaza formatına ağırlık veriliyor. Nane, “Verimsiz ve küçük satış noktalarını kapatma kararı alabiliyoruz” diyor. Bu doğrultuda şimdiye kadar 10’a yakın Teknosa satış noktası kapatıldı. Geçen yılın haziran ayında 229 olan mağaza sayısı, bugün 220’ye indi.
Benzer yapılanma diğer teknoloji perakendecilerinde de görülüyor. Sektörün genç oyuncularından Teknolojix, birkaç yıl önce pazara agresif bir giriş yapmıştı. Anadolu’daki yapılanmasına ağırlık veren marka, kısa zamanda 50 mağazaya ulaştı. Ancak global kriz Teknolojix’in de frene basmasına neden oldu. Türkiye genelindeki verimsiz satış noktaları kapatıldı. Şirketin, bugün 8’i kendine ait toplam 36 mağazası bulunuyor.
Anadolu Bayileri Risk Altında Kapanmaların en yoğun yaşandığı lokasyonlar ise sektörlere göre farklılık gösteriyor. Örneğin mobilya, boya, akaryakıt gibi alanlarda Anadolu’daki işletmelerin daha zor durumda olduğunu söylemek mümkün. Bu sektörlerde özellikle müşteri sirkülasyonunun düşük olduğu ilçe bayileri hızla el değiştiriyor veya kapanıyor.
Anadolu esnafında veresiye satışların daha yoğun olduğunu, bu nedenle ilçe bayilerinin ciddi nakit sıkıntısına düştüğünü söyleyen Türkiye Akaryakıt Bayileri Petrol ve Gaz Şirketleri İşverenleri Sendikası (TABGİS) Genel Sekreteri Tuluğ İlem Yeşilbağ, “Sektörümüzde kapanan veya devredilen istasyonların büyük bölümü Anadolu’da hizmet veren bayiler” diyor.
Anadolu’daki ilçe bayilerinin büyük kentlere oranla daha sıkıntılı günler yaşadığını doğrulayan diğer isim de Doğtaş Mobilya Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan. Doğan, şu bilgileri veriyor: “Özellikle Anadolu’daki bayi ağında bu kapanma furyası daha sert yaşanıyor. Ayrıca sektörde verimliliği artırmak adına küçük metrekareli bayilerden daha büyük showroom tipine yönelme eğilimi söz konusu. Özellikle küçük metrekareli bayilerde ciddi kapanmalar bekliyoruz.”
Teknoloji marketlerde ise büyük kentlerde ve zincir markalara yakın lokasyondaki bayilerin ayakta kalması güçleşiyor. Casper Genel Koordinatörü Yalçın Yıldırım, “Bizim sektörümüzde de geçen yılın son çeyreğinde kapanan bayiler oldu. İstanbul, Ankara, İzmir, Adana gibi büyük şehirlerde, zincir mağazaların açıldığı yerlerde bulunan bayilerin ayakta kalmaları gün geçtikçe zorlaşıyor. Kapanmalar genellikle zincir mağazaların açıldığı yerlere yakın lokasyondaki bayilerde gerçekleşiyor” diyor.
En Çok Kapanma Perakendede
27 Bin Perakendeci KapandıSektörler bazında bakıldığında; TÜİK’in 2008 ilk 10 aylık verilerine göre kapanma ve iflasların en fazla toptan ve perakende ticaret alanında olduğu gözleniyor. Rakamlara göre bu 10 aylık sürede tam 27 bin 216 perakendeci kapanmak zorunda kaldı. Onu 3.500 civarında kapanan iş yeri ve şirket sayısıyla inşaat sektörü izledi. 2008 ocak-ekim döneminde kapanan şirket sayısı 16 ayrı sektörde toplam 42 bini buldu.
Tekstilci Zor Durumda
Ticari vasıflı işletmelerde durum buyken işin sanayi ayağından da iyi haberler gelmiyor. Örneğin çok sayıda küçük ve orta ölçekli işletmenin faaliyet gösterdiği tekstilde, krizle başa çıkmak giderek zorlaşıyor. Son olarak Aksa İplik kapandı, yılların tekstilcisi Sönmez Filament ve Edip İplik sektörden çekildi. Sanayi Bakanlığı verilerine göre sektörde kapanan firma sayısı 598’i buldu.
Kriz Yan Sanayiyi de Vurdu
Otomotiv ve beyaz eşya ana sanayinde yaşananlar yan sanayiciyi de yakından etkiliyor. Geçtiğimiz günlerde ortak bir bildiri yayınlayarak içinde bulundukları durumu kamuoyuyla paylaşan TAYSAD ve BEYSAD yetkilileri, yan sanayiciye destek olunmasını istiyor. Beyaz Eşya Yan Sanayicileri Derneği’nin verilerine göre şimdiye kadar 13 üretici faaliyetine son verdi. 2008’de bu rakamın 70’i bulması bekleniyor. 200 bini aşan istihdam sağlayan otomotiv yan sanayi sektörü ise 2009’da yüzde 50 küçülme bekliyor.
5 Sanayi Kentinden Kriz Fotoğrafı
Ankara’da 5 Bin Şirket Kapandı
TOBB verilerine göre Ankara’da geçen yıl kapanan ticari işletme sayısı 5 bin 353 oldu. Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir, ancak gerçek rakamın her geçen gün arttığını vurguluyor ve ekliyor: “Bölgemizde üretimini durduran, işçilerine ücretli-ücretsiz izin veren, kapanma aşamasına gelen çok sayıda işletme var. Geçen yılın son çeyreği çok kötü geçti. Bu yılın da aynı geçeceğini görüyoruz. Çok büyük ölçekli firmaların bile sıkıntıda olduğunu duyuyoruz. Toplu işçi çıkartmak için başvuruda bulunan şirketler var.”
Bursa Otomotiv Yorgunu
Otomotivin kalbi konumundaki Bursa, krizden en fazla etkilenen kentler arasında. Krizin faturası henüz resmi rakamlara net olarak yansımasa da kentte yaklaşık 55 bin kişinin işsiz kaldığı konuşuluyor. Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) kayıtlarına göre ise 2008’in ikinci 6 ayında, 433 firma kapandı. BTSO Başkanı Celal Sönmez, kapanan firma sayısında yüzde 20,6 oranında artış yaşandığını, bu kapanmaların özellikle yılın son 2 ayında arttığını vurguluyor. Kentte kapanan her 5 firmadan biri şube niteliğinde.
Çanakkale’de İşsizlik Artıyor
TOBB’un 2008 verilerine göre 353 işletme kapandı. Çanakkale’nin önde gelen iş adamlarından, aynı zamanda Biga Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Davut Doğan, şu bilgileri veriyor: “Kentimizdeki firmalarda da kriz nedeniyle sıkıntılar var. Demir-çelik ve inşaat sektörlerinde yaşanan daralma, Çanakkale’deki ana ve yan sanayi işletmelerini de yakından etkiliyor. Satışlarda da yüzde 30 civarında düşüş gözleniyor. Önümüzdeki aylarda kent genelindeki çalışan sayısının yüzde 15-20 civarında düşeceğini tahmin ediyoruz.”
Kayseri
Kayseri’de 12 Bin Yeni İşsizTOBB’un 2008 verilerine göre kentte kapanan işletme sayısı 579 oldu. Son 1 yılda kentte 12 bin kişi işsiz kaldı. Bu rakamların yılın ilk 2 ayında daha da arttığı belirtiliyor. Kayseri Sanayi Odası Başkanı Mustafa Boydak’ın son duruma ilişkin yorumları şöyle: “Gönül ister ki hiçbir işletmemiz kapanmasın, ancak maalesef kapanma haberleri alıyoruz. Şimdiye kadar 1’i büyük ölçekli olmak üzere 10 üretici firma kapandı. Kriz nedeniyle kentimizde 12 bin kişi işsiz kaldı.”
Denizli
Tekstil En Çok Denizli’yi VurduTekstil sektörünün merkezi durumundaki Denizli, 2008’de en fazla şirket kapanması yaşayan 20’nci il oldu. TOBB verilerine göre geçen yıl kapanan işletme sayısı 700’e ulaştı. Bu rakama gerçek ve tüzel kişi işletmeleri dahil. Sanayi Bakanlığı verilerine göre ise 2008’de kentte toplam 31 tekstil işletmesi kapandı. Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeli, küçülmelerin önümüzdeki aylarda da süreceğini belirtiyor ve ekliyor: “2009 gerçekten zor bir yıl olacak. Global krizin asıl etkileri ise ikinci çeyrekten itibaren hissedilecek.”
“Mali Yapısı Güçlüler Ayakta Kalacak”
“2001 Krizine Benziyor”2001 kriziyle bugün yaşadığımız küresel kriz arasında pek çok açıdan paralellikler gözlemliyoruz. Örneğin 2001 yılında yaşanan krizinde dayanıklı tüketim sektöründe, Türkiye’deki 14.000 bayi sayısı yaklaşık 9.000’e kadar düşmüştü. Bu krizde de benzer bir eleme yaşanacaktır. Mali yapısı güçlü, tüketicisine kredi açabilen bayilerin ayakta kalabileceklerini öngörüyoruz.
Vestel de Önlem Alıyor
Bayilik kanalını ikiye ayırmak gerekir: Züccaciye ve beyaz eşyayı aynı çatı altında satan klasik bayiler ve perakendeci kimliğini öne çıkaran beyaz eşya ve elektronik sektöründe uzmanlaşmış modern bayiler. Vestel olarak hem üretici hem perakendeci kimliğimizle bayi ve müşterilerimizin zor duruma düşmelerini engellemek amacıyla çeşitli önlemler alıyoruz.
Tüketicinin Tercihi Değişti
Kriz dönemlerinde tüketicilerin tüketim alışkanlıkları ve ürün beklentileri değişiyor. Buzdolabı gibi temel ihtiyaç ürünleri krizden daha az etkilenir. Bulaşık makinesi ve LCD TV gibi hayat standardını artırıcı ürünlerin ise krizden daha fazla etkilenmesini, daha ekonomik ürünlere doğru eğilim gerçekleşmesini bekleyebiliriz. Öte yandan kriz dönemlerinde yenilikçiliğe yatırım yapanların kazandığını 2001’de net biçimde görmüştük. Bu nedenle Ar-Ge yatırımlarımızı sürdüreceğiz.
Dünya Devleri de Kriz Kıskacında
Şirket iflasları, özellikle son aylarda ABD ve Avrupa’da yoğun biçimde kendini gösteriyor. Financial Times’ın risk yönetimi şirketi Euler Hermes’in tahminlerine dayanarak yaptığı habere göre, iflas haberleri yıl sonuna kadar artarak sürecek. Araştırmaya göre 2009 yılında iflas açıklayan İngiliz şirketlerinin sayısı yüzde 15 artarak 38.201’e ulaşacak. Bu rakam Batı Avrupa’da 16,7 artışla 197 bin 248’e, ABD’de ise yüzde 50,4 artışla 61.966’ya çıkacak. FT’nin tahminlerine göre bu yıl Japonya’daki iflas sayısı ise 17.000’i geçerek bir önceki yıla göre yüzde 8 artış gösterecek. Kapanma Sayısı 2001’e Yetiştiİflasların yanı sıra dünya perakende devlerinin küçülmeleri ve mağaza kapatmaları da sürecek. Bu trend özellikle yılbaşı alışverişinin beklenen hareketliliği yaratmaması nedeniyle hız kazandı. Alışveriş Merkezleri Konseyi'nin tahminlerine göre yılsonunda kapanan mağaza sayısı sadece ABD’de 148 bine ulaşacak. 2001’deki krizde toplam 151 bin mağaza kapanmıştı. Konseye göre 2009’un ilk yarısında 73 bin perakende satış noktası kapanabilir.
Yasemin Erdoğan